Carandiru
&
Örümcek Kadının Öpücüğü

Daha öncesinde “Deney” filmi başlığı altında bu filme ait bir şeyler yazmış olduğumu biliyorum fakat bir film listesi yaparken Carandiru’nun ve aynı yönetmene ait ama daha eski tarihli “Örümcek Kadının Öpücüğü”nün bu listenin dışında yer almasına gönlüm razı olmadı. Her iki filmde de yönetmen bizi gündelik hayat içinde pek tanıma imkânı bulamayacağımız ve hatta pek çoğumuzun tanımaktan hoşlanmayacağı insan karakterleriyle buluşturuyor.

Örümcek Kadının Öpücüğü 1985 yılında çekilen bir cezaevi hikâyesi. Pek çok kez tiyatrolarda da sergilenen senaryonun sinemaya böyle başarılı yansıtılmasındaki en büyük etmen sanırım yönetmenin insan ilişkilerini verişindeki büyük ustalık ki bu özelliğini Carandiru filminde de aynen görüyoruz. Örümcek Kadının Öpücüğü iki farklı mahkûmun aynı hücreyi paylaşması üzerine kurulu bir senaryo. Mahkûmlardan biri bir Komünist grubun lideri ve ona eşlik eden diğer karakter, hücreye cezaevi müdürü tarafından; ağzından laf alması için yerleştirilmiş bir eşcinsel mahkûm. Birbirleriyle ala anlaşamayacakları düşünülen bu iki karakterin bir süre sonra şefkatle karışık ve hatta aşka göz kırpan arkadaşlıkları, filmi yoğun bir duygusal atmosfer içinde tutuyor. Carandiru’ya göre tansiyonu çok düşük tutulan film; cezaevi gerçeklerine de az da olsa değiniyor. Özellikle mahkûmu zehirleme girişimleri ve ölmekte olan bir mahkûmu hala bilgi kaynağı olarak kullanma çabaları gerçek birer tokat etkisi yapıyor. Politik duruşunu hiç umursamadan ona âşık olan, onu koruyan ve kollayan eşcinsel mahkûmun sıcaklığı ise filmin içinde sarıp sarmalıyor bizi. Zaman geçirmek için arkadaşına eski filmler anlatan eşcinsel mahkûmun hikâyeleri, film içinde film hissi yaratarak anlatıma büyük bir zenginlik katarken; bu öyküleri başlarda defalarca reddeden fakat sonrasında filmlerin büyüsüne kapılıp; çok açıkça söylemese de devamını öğrenmek isteyen liderin eşliğinde biz de izliyoruz.

Ve filme adını veren; Komünist liderin ölüm dakikalarında onu soğuk bir ölümden çok sıcak bir kavuşmaya ulaştıran Örümcek Kadının Öpücüğü; bizim de gözyaşlarımızı siliyor…

Ve finale yaklaşırken iki karakterin de büyük ölçüde değiştiğini görüyoruz; siyah ve beyazın birbirlerinin ruhlarıyla grileştiğini… Final ise anlatmak istemediğim bir hüzünlü sürprizle bitiyor. William Hurt’a en iyi erkek oyuncu Oscar’ı kazandıran film; üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala film eleştirmenlerinin en iyi ilk beş listelerinde yer alıyor. Her iki filmde de yönetmen bize eşcinsellerin gerçekten çok zengin dünyalarını gösteriyor.
(Benzer bir vurguyu Çilek ve Çikolata’da ve Annem Hakkında Her Şey filmlerinde de vardır.)


Carandiru, yönetmenin Örümcek Kadının Öpücüğü’nden 18 yıl sonra; 2003 yılında çektiği bir film ve yine bir cezaevi filmi. Konusunu gerçek ve gerçekten tüyler ürpertici gerçek bir olaydan alan Carandiru; Örümcek Kadının Öpücüğü’nün aksine çok geniş bir kadroya sahip. Bir doktorun Aids araştırması için gittiği hapishanede yaşananları; her mahkûmu neredeyse tek tek ele alarak anlattığı öykü; başlangıcıyla geçekten çok eğlenceli; komik cezaevine düşüş hikâyeleriyle insanı çok güldüren bir başlangıç yapıyor.

Filmin ortalarında yer alan; iki eşcinselin evlilik düğünü sahnesi ise tam bir şölen havası yaşatıyor; cezaevi olduğunu unutup orada olasınız geliyor. Yaşanan diyaloglar, yönetmenin yine eşcinselleri konu alışı ve mahkûmlarla gelişen arkadaşlığı içinde tam filmin temposuna ayak uydurmayı başardığınız noktada; işte yıllar önce o gerçekten olan ve 111 kişinin ölümüyle sonuçlanan baskınla karşılaşıyorsunuz. Filmin finali bir belgesel havasıyla ürpertiyor bizi: “Askerlerle mahkûmların arasında geçtiği varsayılan çatışmada hiçbir askerin kılının bile zarar görmemiş olması; dönem hükümetince büyük bir şans olarak nitelendirildi.” Hikayeyi anlatanlar ise bu baskından sağ çıkabilmeyi başaranlar. Bu mahkûmlar daha sonrasında farklı cezaevlerine naklediliyor ve hapishane binası da bir süre sonra yıkılıyor, ki filmde içimizi rahatlatan tek nokta bu; böyle bir utanç abidesinin hayatta olmuyor oluşu. Filmin beni en çok arpan sahnelerinden biri; birkaç gün önce deterjanlarla temizlenip pırıl pırıl yapılan merdivenlerin bir kan banyosuna tanıklık edişleri. Ve bir diğer unutulmaz şey; cezaevi müdürünün doktora ilk geldiğinde söylediği bir söz:

“Burası hala varsa; mahkûmlar olmasını istedikleri içindir.”
Bu doğru, mahkumların yaşadığı bir site havasında çünkü cezaevi; kendi kuralları, yasakları ve dokunulmazlıkları olan. Ve yine bu film bahanesiyle adını bir kez daha anmaktan geçemeyeceğim bir televizyon dizisi var; Oz. Cine 5’te şifresiz gösterilen dizi kendi haran kitlesini çoktan oluşturdu bile. Ve bu dizinin bir bölümünde; bir mahkûmun söylediği bir yazıyla bitiriyorum yazımı:

“Dışarıdakilerin bir şeyleri başaramaması, aslında biz içeridekilerin yüreğine su serpen bir şeydir. Sonuçta sizler gerçekten özgürsünüz; bizse dört duvar arasında; yapamadıklarımızın zaten yapılamadığının avuntusuyla yaşıyoruz.”


Not: Carandiru, aslında sinemada izlemenizi çok tavsiye edebileceğim bir filmdi. Fakat gösterimden çok çabuk kalktı. Fakat vcd olarak bulmak ve yürek elverdiğince izlemek mümkün. Örümcek kadının Öpücüğü ise birkaç kez televizyonda da yayınlandı. Bu filmi cnbc-e tekrar gösterirse televizyondan; aksi takdirde vcdden izlemenizi önereceğim size çünkü sansüre maruz kalma ihtimali çok yüksek. (Geçen gün Amerikan sapığı filmini 45 dakikaya indirmeyi başaran atv’ye de tebriklerimi ileterek!)


Örümcek Kadının Öpücüğü
Kiss Of The Spider Woman
Yönetmen: Hector Babenco
Tür: Dram
Yılı: 1985
Oyuncular: William Hurt ( en iyi erkek oyuncu,Altın Küre, BAFTA)
Raul Julia

Carandiru

Yönetmen: Hector Babenco
Yapım yılı ve ülkeleri: 2003, Brezilya-Arjantin
Tür: Dram
Süre: 140 dakika

Oyuncular:
Luiz Carlos Vasconcelos
Milhem Cortaz
Milton Gonçalves
Ivan de Almeida
Ailton Graca
Maria Luiza Mendonca
Aida Lerner

No comments: