The Big Blue

Aynı filmi seyrediyoruz, farklı renkli odaların başka yumuşak koltuklarında. Suları farklı çaylarımız aynı. Televizyon ekranında buluşuyoruz. Bu filmi çok sevmiştik birlikte seyrederken. Ben yine aynı sevgiyle izliyorum, sonunda yine ağlayacağımı bilerek...Uyuyakaldığında üzerine battaniye örtüp mırıltılarını dinlemek ne kadar eski. Sabah uykulu gözlerle filmi hatırlayıp sonunu sorman, belki on defa izlememize rağmen. Yine aynı acıklı son dediğimde azarlarcasına 'yine izledin yani' deyip izlememe kızman...

Kaçıncı kez gösteriyorlar bu filmi diye homurdanıyor annem. Benim seyrediyor olmamdan hoşlanmayarak. Bu filmde seninle ilgili bir şeyler olduğunu hissediyor, kızgınlığı bundan. Benimle birlikte seyrediyor; ipuçlarını yakalamak için...Reklâm arasını fırsat bilip çay koymaya gidiyorum mutfağa. Kaçak suçlusunu takip ediyor gardiyan annem.

Film yine aynı acıklı sonla bitiyor, annem sonunu izlemeden yatıyor. Ben yine ağlıyorum. Sen camın arkasından kızıyorsun bana. Kalan tek bağımızı on/off tuşuna basarak koparıp, ağlayarak odama dönüyorum.

No comments: