Piyanist
Roman Polanski’nin Piyanist filmini beklemeye birkaç gün önceden başlamıştık annemle. Aslında ben biraz da ürkektim bu konuda. Yani, öyle çok film izlemiştim ki Almanların Yahudi soykırımı üzerine öyle çok film izlemiş ve öyle çok ağlamıştım ki önceleri. Özellikle de Shindler’in Listesi tüy dikmişti tüm öfkemin üzerine. Filmden “Tanrım; Almanlar bu utançla nasıl yaşayabiliyorlar” diye düşünerek çıktığımı hatırlıyorum.(Hoş şimdilerde savaş karşıtı duruşlarıyla aklımın içinde farklı bir Almanya oluşmaya başladı ve filmden çıkarken Alman insanlarına öfke duymuyor oluşum sanırım yönetmenin sihirbazlığı sayesinde oldu...)
Yine benzer korkularla oturdum dün sinemada koltuğa. Çok ama çok üzülecek; bin türlü lanet savuracak ve filmi ağlayarak terk edecektim. Ama farklı oldu. Filmin konusundan bahsetmek istemiyorum; görmemiş olanların merakını söndürmek istemem ama sonuçta çok iyi bir Polonyalı piyanistin gözünden anlatıldığını söylememe gerek yok sanırım.Filmle ilgili olarak bir köşe yazarı; ilk yarının Jerome Bosch resimlerine benzediğini söylemiş. Tamamen katılıyorum. Gerçekten de Bosch resimlerinde zor anlaşılan bir kaos egemendir. Birçok coğrafyada Rönesans yaşanıyor olmasına rağmen Flamanlar bu dönemde hala büyücülerin, falcıların ve farklı dinlerin etkisindeydiler ve Bosch bu karmaşayı çok çeşitli ve tuhaf yaratık insanlarıyla çok güzel hissettirir. Filmin ilk yarısı da üzgün ve yerlerinden sürgün edilmiş Yahudiler; belirli görevlere getirilmiş ve kendi halkına zulüm yapanlar; Almanlar ve ortada yoğun bir üzüntü ve terkedilmişlikle kalakalmış kentler, gerçekten bu resimlere benziyordu. Elbette filmin ilk yarısından çıktığımızda hava daha bir ağır; daha bir yoğundu. İkinci yarı ise sürprizlerle başladı ve kimsenin tahmin edemeyeceği bir finalle sona erdi. Filmden çıktığımda aklıma Dönüş Yok geldi ki, bence gerçekten çok önemli bir kurgusu olan bir filmdi. Bu film için kullanılan, ilk yarısında çıkmazsanız filmin tadına varacaksınız tembihini hatırladım. Filmin sonunda tüm izleyenleri çok güzel bir sürpriz bekliyor. İlk yarıda yorulup da sinemayı terketmeyin olur mu?
Bu arada, konusu gelmişken; Dönüş Yok filmini gerçekten çok önemseyerek izlemiştim ve sinema tarihine gerçeklik anlayışıyla yarattığı değişimle bir başyapıt olarak geçeceğini düşünüyorum.
Ve hafta sonu filmi olarak seçip izlediğimiz Konuş Onunla filmini de henüz izlemediyseniz tavsiye etmek isterim. Ilıcık bir kurguyla oluşturulan ve kişiyi yormaya çalışmadan üzüntüyü yaşatan önemli bir diğer filmdi bana göre...
Dört Günde Roma
13 years ago
No comments:
Post a Comment