Bu sigarayı içersen...

Son zamanlarda herhalde pek çok sigara içicisinin gündeminde yer alan konulardan biri şu sigaraların üzerinde yer alan türlü çeşit notlar. Sağlık konusunda elbette hepimiz endişeliyiz ama kapının önündeki fırından aldığımız ekmeği de sevgili fırıncılarımızın kimler ya da ne gibi haşaratlarla birlikte olduğundan da en ufak haberimiz yoktu, Arena içimize kuşkular üzerine kuşkular sokana kadar. Zehirli tavuklarımız, asla arıtılmayan fabrikalarımız, zehir akan sularımız, şahane havamız sayesinde zaten gayet sağlıklı bir hayat sürmekteyiz, notlar eksik kalaydı yahu...

Ama benim takıldığım bu da değil. İşin esası uyuşturucu ve fuhuşun, yolsuzluğun ve adaletsizliğin kol gezdiği sevgili toplumumda bir sigara içmişim çok mu? Ki beni sigara gibi korkunç zehirli ki bunu yazarken gerçekten samimiyim, bir maddeden uzak tutmaya çalışmaları elbette gözlerimi yaşartacak kadar duygulandırıyor beni ama o duman avcıları denen yarı faşist yarı manyak delilerden özellikle rica ediyorum, her sizi ekranda gördüğümde bir paketi yarım saatte içsem n’olur diye test edesim geliyor…

Konu dağılıyor elbette,20 kâğıt içine tıkılmış otların yarattıkları söz dalaşı aslında burada biter gibi de değil ama derdim bu da değil...

Ben şu satırları yazarken arka fonda Meltem Cumbul Etek Sarı’yı söylüyor. Meltem Cumbul, yaktığı pek çok kalpten sonra bir kez de benim içime dokunuyor. Dümdüz söylüyor başta, sanki bahçede çamaşır yıkar gibi söylüyor. Silah sesine kadar da böyle gidiyor. Sonra birden sanki daha yakında bir yere geliyor. Sanki olmazların olmayacağını hatırlatmak ister gibi, omzuna dokunup, boş ver der gibi. Geçer der gibi ama olmaz da der gibi. Unut der gibi...

Gönül Yarası oyuncuları ve senaryosuyla gerçekten de etkileyici bir film. Gözleriyle konuşan adam Timuçin Esen, oyunculuğunu uzun yıllar önce kanıtlamış ve bugüne geldiğinde mütevaziliğinden zerre ödün vermemiş bir usta oyuncu Şener Şen ve yanlarına çok yakışan bir Meltem Cumbul'un yanında, geleceği şimdiden çok parlak olan ve oyunculuğuyla göz dolduran Ece Naz Kızıltan, filmi yürütüp gidiyorlar. Ve bir sigara yakarken, sigaranın üzerindeki yazıya takılınca,"Ey hayat, beni aşktan da, sevdadan da, ayrımcılıktan da, uçan kurşundan da koruyabilecek misin küçük parça notlarınla?" diyesim geliyor. Sizi bilmem ama sigaradan çok daha ağır yaralar var ki bildiğim, 6 ay bıraktığımda temizlenecek ciğerlerden daha yaralı pek çok organ taşımaktayız, yorgun gözlerimiz, unutabilmek için para vermeye gönüllü hafızalarımız, yıpranmış kalplerimiz. Ciğerleri çürüten bir şey varsa öncelik sırası karışmasın bence.

Ama daha önemlisi, bu film gözden kaçmasın, unutulmasın, kaynamasın arada. Türk Sineması'nın yaptığı atılım içinde büyük kıymet taşıyan filmler oluyor. İnşaat ve Karşı Pencere gibi filmler bunlar. Öyle kocaman dalgalandırmalarla da gelmiyorlar sahnelere, kaybolup gidiyorlar sonra. İnanın ön yargılarımızın kurbanı oluyoruz, kendi filmlerimizi kötülemeyi batılılık zannederek...

"Deli gönül çirkine bel bağlama" diyor Meltem Cumbul bir kez daha.Ve kim bilir kaçıncı kez daha.Hem filmi hem şarkıyı sunuyorum size,dinledikten ve izledikten sonra pek çok konuda fikirlerinizin değişeceğine ve öncelikle sigaralar üzerindeki notlardan en az benim kadar rahatsız olacağınızı umarak...

Künye:
Yönetmen: Yavuz Turgul
Senaryo: Yavuz Turgul
Görüntü Yönetmeni: Soykut Turan
Yıl:2004
Ülke: Türkiye
Oyuncular
Nazım: Şener Şen
Dünya: Meltem Cumbul
Halil: Timuçin Esen
Mehmet: Güven Kıraç
Piraye: Devin Çınar

No comments: