Cup of Coffee- Garbage
Çalmaya başladığında zamanı durduran şarkılardan. Yürümeyi unutturan, inmeniz gereken durağı kaçırtan. Ama mutlak bir açığınızı yakalayıp canınızı acıtan apansız bir kroşe.
Cümlelerin insanı düşürmesi için çoğu zaman acıklı şeyler söylemesi gerekmez. Düşüncesizce ağızdan kaçırılmış bir isim, bir sokakta bir anı ya da zaman zaman cümleye ihtiyaç duymayan bir bakış. Ölürsünüz. Ya da ölmüşsünüzdür ve bunun farkına varırsınız. Yabancılaşmanın esiri olursunuz bir anda. Durduğunuz yerin, yapmakta olduğunuz işin anlamsızlığına şaşarak bakarsınız. Gözünüzde belki bir iki damla yaş öbeklenir, o kadar.
Anlatmak bazen acı verdiği kadar rahatlatıcıdır. Bitmiştir, yazılar geçmeye ve final şarkısı çalmaya başlamıştır. Artık izleyiciye dönüşmüşsünüzdür kendi filminizde.
Bir zaman önce kesinlikle büyük hayranlık uyandıracağına gönülden inandığımız bir projeydi: “Ümitsiz Âşıklar Evi.” İsminden de anlaşılacağı gibi, sevgililerin kol kola girip gezineceği bir koruluk yaratmak değildi amacımız. Aşkı acısıyla yaşanların hüzün duvarlarıyla çevrelediği bir yalıtım bölgesi, şehir dışına inşa edilmiş bir tür akıl hastanesiydi aklımızdaki. Evin tek ve çok önemli kuralı kimsenin kimseye “Neyin var” diye soramayacak oluşuydu. Sponsorluklarla halledilen yemek ve içki sorununu da kafamızda hallettikten sonra (ki âşık adam zaten ne kadar yiyebilirdi ki) geriye sadece kafamızdaki göl manzaralı (kesinlikle deniz değil, ufkumuzu açmaya çalışmak gibi bir dert içinde değildik), 3 ya da 4 katlı, merkezden uzak bir bina bulmak kalıyordu.
Saatlerce tek kelime etmeden duvarları izlemenize kimsenin karışmayacağı bir yer. Talihsiz bir ayrılmanın o anına dönmek isterseniz, size o bölgeye eşlik edebilecek daimi refakatçiler, ister bas bas bağırarak ister tek bir damla gözyaşı dökmeden ağlayabilme izni.
Odalara, kişilerin keyfine göre düzenlenmiş bir albüm rafı ve bir müzik seti ve belki her sabah günaydın niyetine çalabilecek bir “Cup of Coffee.
Aşk için kendini öldürmenin erdeminden bahsediyor bütün klasik romanlar. Oysa yaşadıklarıyla da öldürebiliyor kendini insan. Hafif uyuşturuculara göz yumulan fakat kişinin kendisini öldürmesinin ya da kendine fiziksel olarak zarar vermesinin kesinlikle yasaklandığı ve ayıplandığı bu bölgede, kendi acısını yaşadıktan sonra bir başka yaşama geçebilecek kadar dünyaya adapte olmayı başaranlar içinden, arzu edenler olursa, kendilerine merkezde yaşamaya devam etmeleri ve refakat görevi yahut danışmanlık gibi hizmetler vermeleri de teklif edilebilir ileride…
Dört Günde Roma
13 years ago
No comments:
Post a Comment